2 Nisan 2015 Perşembe

Neler Oluyor Dijital Hayatta?


Bir müddet sınav hazırlıkları nedeniyle, yazılarıma ara vermek zorunda kaldım. Aynı anda iki iş birden yapılabilir ancak önemli olan, o işi layıkıyla yerine getirebilmek :) Dolayısıyla, hem okul hem de paylaştığım yazıların içeriğinin eşit ölçüde önem teşkil etmesi sebebiyle, bugün nihayet sınavlarımın da sona ermesiyle, derin bir nefes aldım ve uzun zamandr nadasa bıraktığım yazılarımı sizlerle buluşturma fırsatını sonunda yakaladım! :)

Kıssadan hisse, atalarımızın da dediği gibi, her işte çırak olmaktansa, bir işte usta olmayı yeğleyenlerdenim. :)

Peki ayrı kaldığımız zaman dilimi içerisinde dijital dünyada neler oldu, neler bitti? Ne gibi değişimler oldu, hangi uygulamalar karşımıza çıktı? Bunların hepsini elimden geldiğince takip etmeye çalıştım. Eğer ki, bahsedeceğim konular arasında atladığım bir nokta var ise,  yazımın sonunda belirttiğim mail adresim ve Twitter hesabım üzerinden benimle iletişime geçebilirsiniz.  İletişime geçmeniz beni çok memnun eder ve hep söylerim, bilgi paylaştıkça artar :)

Şimdi esas konumuza geri döndüğümüzde, karşımıza bir sürü yenilik çıkıyor. Periscope, TIDAL, OneSong, Curator, Riff, Infinit.. Öyleyse hep birlikte bu uygulamalara şöyle bir göz atmaya başlayalım..

Sosyal medyanın hayatımızdaki yerinin ne olduğuna, insan ilişkilerini nasıl etkilediğine, bizler için aslında olduğumuz değil, olmak istediğimiz bir dünya yarattığına değinmiştim. Bu gelişmeler elbette ki tüketici istek, ihtiyaç ve davranışlarına göre belirleniyor. Daha da ötesi, bizlere çok güzel bir şekilde sunuluyor. Bir nevi farkında olmadan, markalara pazarlama kampanyaları ve yeni ürün geliştirmeleri sürecinde oldukça yardımcı oluyoruz. :)

Peki nedir bu gelişmeler? Hepsini sizler için elimde geldiğince yazımda toparlamaya çalıştım. :)

Infinit

Dosya paylaşmak, hepimiz için adeta günlük yaşantımızın neredeyse bir parçası haline gelmiş durumda. Tüm bilgiler, bu dosya alışverişleri sayesinde aramızda yer değiştiriyor. Ancak bu paylaşımlar sırasında dosyanın büyüklüğü, bekleme süresi gibi sıkıntılar yaşanabiliyor, ki, özellikle iletmek istediğiniz dokümanın acilen karşı tarafa ulaşması gerekiyor ise.. İşte tüm bu dosya hacmi ve bekleme süresi bakımından kolaylık sağlayan Infinit  tam da bu noktada rahat bir nefes aldıracağa benziyor.


Bunun yanı sıra sadece masaüstünden dosya gönderimi yapmakla kullanıcılarını sınırlandırmayıp, İOS ve Android uygulamalarını da son olarak kullanıcılarının hizmetine sundu.

WeTransfer, YouSendIt ve Dropbox gibi dosya paylaşım servislerinden, kendisini sıyırmasını sağlayan en önemli özelliği ve kullanıcılarına sunmuş olduğu çözüm, dosya büyüklüğü sınırlamasına takılmadan dosyaların farklı cihazlara aktarılabilmesini sağlamak. İtiraf edelim ki en büyük sıkıntılardan biri de, dosya paylaşımı sırasında internetin olur olmaz bir zamanda gitmesi ve o anda öylece kalakalmak..  "Artık kalakalmalara son!" Infinit'in diğer bir özelliği de, herhangi bir kesilme yaşandığı sırada dosya aktarımını geçici olarak durdurması ve online olduğunuz andan itibaren dosya aktarımına yeniden başlıyor olması..  Dolayısıyla tekrardan aynı işlemi yapmanıza gerek kalmadan ve "of pof" demenize sebep olmadan büyük bir kolaylık sağlamış oluyor. 

Uygulamaya ise, Facebook veya e-posta hesabınızla giriş yapabiliyorsunuz. Bir diğer ayrıntı ise, eğer dosya transferi yapacağınız kişi de bu uygulamayı kullanıyor ise, dosyaların doğrudan transfer edilmesi.. Eğer tam tersi bir durum söz konusu ise, e-posta adresinize, indirilecek olan dosyanın bağlantısı gönderiliyor.

Curator

Twitter'ın yepyeni servisi Curator,  medya şirketlerinin ve yayıncılarının, kullanıcılar tarafından atılan tweetlerin takip edilmesine ve filtrelemesine yardımcı olacak. 

 curator.twitter.com adresi üstünden  başvuru formunu doldurabilirsiniz. Ancak, bu formların değerlendirmeye tabi tutulacağını ve yapılan değerlendirme sonucunda yetkilendirilip yetkilendirilmeyeceğiniz kararı alınıyor.

Bu uygulama şu an için sadece medya yayıncı kuruluşları için sınırlı olsa da, gerçek zamanlı veriler ve Trend Topic listesine daha kolay erişilmesi bakımından uzun vadede markaların da ilgisini çekebileceğe benziyor.

Kullanıcı ile çift yönlü iletişim kurmak yolunda önemli bir adım olan marka iletişimi, bu sayede daha kolay veri elde edilmesine ve markaların hangi yöne doğru hareket edebileceğine ve/veya etmesi gerektiğine dair önemli ölçüde yol gösterici olacağa benziyor.

OneSong

Markaların yeni bir ürün geliştirmesinde, tüketici davranışları oldukça önemli bir ölçüde ortaya çıkmaktadır. Yeni bir ürün veya uygulamanın ortaya çıkmasındaki en önemli faktörlerin başında, tüketicilerin davranışları, istek ve ihtiyaçlarındaki değişimler gelmektedir.

Bir marka olarak bunu yakalayabildiğiniz ve de gözlemleyebildiğiniz anda, işte  tam da bu noktada kullancılarınızın hoşuna gidecek özellikleri ekleyerek genişletilmiş bir ürün sunduğunuzda, marka değerinizi maksimize etmeniz hiç de zor olmasa gerek. Bunu farkeden ise, Instagram. 

Herkes sevdiği ve/veya dinlediği şarkının  görüntüsünü Instagram'da mutlaka paylaşmıştır yahut paylaşan birilerine illa ki denk gelmişizdir.  'Madem böyle bir şeye ihtiyaç duyuluyor, o zaman bunun üzerine fikir geliştirelim' düşüncesiyle haraket eden İnstagram, şarkı paylaşan veya paylaşma isteği duyan kullanıcıları için, tam da buna uygun bir uygulama karşımıza çıkarıyor, OneSong!



'Her insan bir şarkıdır. Peki sen şu anda hangi şarkısın?' fikrinden yola çıkılarak, hiç olmadık anlarda "yahu nereden geldi şimdi bu benim aklıma" dediğinizde veya sabah kafa radyonuzda bir şarkıyla uyanıp, gününüzü o şarkıyla ile bitirdiğinizde, 'hayatınızın şarkısını' o gün ki zaman dilimi içerisinde OneSong ile kolaylıkla paylaşabilirsiniz.

OneSong uygulaması Spotify ile entegre olarak çalışıyor ve  şimdilik sadece İOS cihazlarda kullanılabiliyor.

Bir uygulamayı kullanabilmek için, başka bir mecranın kullanımının zorunlu kılınması, kullanıcılarda nasıl bir etki yaratacak zaman içerisinde görmemiz mümkün olacak. Duruma daha geniş bir çerçeveden bakıldığında, kullanıcılar sayesinde her iki mecranın birbiri aracılığıyla reklamının yapılması sağlanarak, her iki  uygulama kullanıcı algısında uygun bir yere yerleştirilmiş olacaktır.

Bununla beraber pazarlama açısında konuyu ele aldığımızda, Instagram ve Spotify kendi hedef kitlelerini (Instagram'da dinlediği müziği paylaşan kullanıcılar) doğru bir şekilde belirlediğini ve bu yönde bir pazarlama faaliyeti gerçekleştirdiklerini görmekteyiz. Bu açıdan ele aldığımızda, pazarlama stratejisinde değişiklik yapılarak,  yoğunlaştırılmış pazarlamanın en uygun strateji olduğunu görmekteyiz.

TIDAL

Madem bu kadar Spotify'a değindik, şimdi hep birlikte kendisinin gıcır mı gıcır rakibi TIDAL'a bir merhaba diyelim! :)

Yeni rakibimiz TIDAL,  dünyanın en ünlü müzisyenlerinin oluşturduğu müzik paylaşım sitesi.  Müzik endüstrisinin Jay-Z desteğiyle yeni bir hareket başlattığını bu anlamda söylememiz yerinde olacaktır. 'Biz kaliteli müzikler yapıyoruz ve eğer kaliteli müzik dinlemek istiyorsanız, bunun karşılığını vermelisiniz. Çünkü, biz sizlere kaliteli müzik ile bir fayda sunuyoruz' temel fikri ile yola çıktığına değinebileceğimiz TIDAL, konumlandırmasını fiyat-kalite esasına göre yani "değer önermesi" yaparak bizlere sunuyor. E haliyle, #TIDALforALL hashtag'i ile kullanıcılara geleneksel medyadan daha kolay ulaşılmasına olanak veren Twitter üzerinden iletişim başlattı. Arasında Türkiye'nin de olduğu yeni pazarlara açılma kararı alan ve "müziğin geleceği" olarak nitelendirilen TIDAL piyasaya sunuldu.

 Aralarında Jay-Z başta olmak üzere, Rihanna, Madonna, DaftPunk, Beyoncé, Usher, Alicia Keys,  Kanye West, Chris Martin, Calvin Harris ve sayamadığımız müzik sektörüne yön veren ve bu anlamda kendi farklılıklarını ortaya koyan,  tabir-i caizse başlı başına bir marka ve endüstri olan sanatçıların desteğini de arkasına alan TIDAL, kendisine destek veren sanatçıların haklarını koruyarak, mağdur etmeme yolunda emin adımlarla ilerlemek istediğini açıkça Spotify ve Beats gibi iki önemli rakibine adeta meydan okuyarak belirtiyor.


Amacının ise,  sanatçılar ve hayranlar adına daha iyi bir hizmet ve daha iyi bir deneyim yaratmak olduğunu ve bu hizmetin dünyaya verilen bir söz olduğu belirtiliyor. Müziğin tüm duyguları yansıtması ve dinleyicilere bu duyguları geçirebilmesi ile evrensel bir dil olduğunu ve hangi özelliklere sahip olduğunuz , kim olduğumuza bakılmadan müziğin, tüm dinleyicileri biraraya getirdiğine özellikle dikkat çekiliyor. Böylelikle  #TIDALforALL'un neden bir hareket olarak başlatıldığını da net bir şekilde bizlere açıklıyor.


RİFF

Bu sefer ki sosyal medya uygulamamız ise Facebook'tan geliyor,  Riff.. Riff uygulamayı kullanan kişilerin arkadaşları ile beraber video yapmasına olanak sağlayan bir uygulama. Facebook hesabınızla giriş yaparak kullanmaya başlayabileceğiniz bu uygulamada, yaptığınız videoyu timeline'da yayınlayarak hem arkadaşlarınızla paylaşmanız hem de arkadaşlarınızın bu videolara istedikleri dokunuşları yapması mümkün. Aynı  durum tabi ki, videolara dokunuş yapmak veya kendi videosunu hazırlamak isteyen tüm kullanıcılar için de geçerli :)

Ancak Riff'in şöyle bir handikapı bulunuyor. Videoda istediğiniz herhangi bir dokunuşu yapmış olsanız dahi, bu dokunuşun, videonun asıl sahibi tarafından beğenilmediği durumlarda kaldırılma olasılığının da bulunuyor olması. Bir yandan kullanıcı açısından oldukça önemli ama aynı zamanda 'neden sildin?' şeklinde sorularla karşınızdaki kişiyi daraltmak ve değerinizi bu davranış üzerinden ölçmeye yeltenmeniz gerekecek kadar da sakıncalı.. O yüzden hiç bu yola sapmadan sadece o anda keyifli ana eşlik etmek hem videoyu yapan hem de onda değişiklik yapacak olan kişi açısından daha iyi :)




Bu uygulamanın hayata geçirilmesi daha doğrusu fikrin çıkış noktası, meydan okumak. Bu fikir üzerinden ilerlenilmesinin sebebi ise, geçtiğimiz yaz aylarında IceBucketChallange hareketi ile meydan okuma videolarının Facebook üzerinden paylaşım oranının oldukça yüksek olması ve Facebook videolarının yarı yarıya büyümesi.

Riff'i İOS ve Android  cihazlarda daha iyi incelemek ve deneyimleme fırsatı bulabilirsiniz. Bir anlamda, bu meydan okumaya  katılan kadar, karşı çıkanların da olduğunu düşünecek olursak, yine  burada 'meydan okumayı' seven hedef kitleye yönelik bir adım atıldığı ve yoğunlaştırılmış pazarlama stratejisinin kullanıldığını söyleyebiliriz.

Video özelliği ile Vine ve SnapChat'e rakip olabilir mi olmaz mı zaman içerisinde göreceğimiz bir gelişme ancak, videolarda değişiklik yapılabiliyor olması, özellikle birden fazla ürüne sahip olan markalar için bu anlamda oldukça avantajlı bir konuma sahip olabilir.  Diğer ürünler açısından yamyamlık olmaması adına, bir markanın yaptığı videoda değişiklik yapılarak, ürünlerin tanıtımı ve kendi aralarında iletişim kurularak aynı zamanda kendi tüketicilerini de videolara çekecek şekilde buna benzer bir fikir ile marka iletişimlerinin bu uygulama ile yapılması sağlanabilir görüşü içerisindeyim.

Dolayısıyla, çıkarılacak iyi bir fikir ile markaların bu uygulamayı kullanması ve karşımıza çıkması olası görülebilir. Dilerim ki, bu anlamda harika bir fikir karşımıza çıkar ve bizde bunun keyfini çıkartırız. :)



PERISCOPE

 En  dikkat çeken -en azından kendi adıma- ve markaların tutundurma faaliyetlerinde oldukça yararlanabileceğini düşündüğüm yepyeni bir uygulama daha, Periscope!

Periscope, bir bakıma hem tüketici yansıması hem de tüketicinin benlik imajını yansıtıyor diyebiliriz. Olmak istediğiniz dünyaya başka birinin yaptığı canlı yayın ile bağlanabiliyorsunuz, benlik imajı açısından da farklı yerleri gezmeyi incelemeyi seven, meraklı  kişilerin bir anlık da olsa bu uygulama sayesinde kolayca görmek veya bilmek istedikleri her şeye ulaşmasını sağlıyor. 

Twitter hesabınızla erişimin sağlandığı Periscope, yayınlarınızın kim tarafından görülmesini istediğinize ve kimleri takip etmek istediğinize kadar sizlere seçme ve seçilme hakkı sunuyor.

Periscope aslında  videoları izleyerek veya canlı yayın yaparak, dünyayı keşfetmenizi  sağlıyor. Yayını yapan kişi canlı yayın yaparak videosunu paylaşırken, seçeneğe bağlı olarak da bulunduğu yeri belirtme şansına sahip. Yayını izleyenler gerçek zamanlı olarak sizinle iletişme geçerek mesaj veya beğendikleri yayınları da ekrana dokunmak suretiyle kalpler göndererek beğenilerini sunma şansı tanıyor.

Yayın sırasında yayınızı izleyen kişi sayısını görebiliyorsunuz veye dilerseniz, yayınızı kaydedebiliyorsunuz. Bulunduğunuz ortamda yayınını takip ettiğiniz ve sizi takip eden kişilere göndermeniz açısından bu yönüyle Snapchat ile benzerlik gösteriyor ancak Periscope'un çok başka durumlarda farklılaştığına da dikkat çekmek gerekiyor.

Karşılaştırma yaptığımız takdirde, Periscope'ta herhangi bir süre sınırlaması yok, canlı yayında yorumlar ve beğeniler anında paylaşılabiliyor. SnapChat ise bu anlamda daha farklı, belli bir süre sınırında çektiğiniz fotoğraf veya videoları paylaşabiliyorsunuz ancak anlık olarak bu gönderilere dair görüşlerinizi veya beğenilerinizi belirtme şansınız yok.

Periscope'u kullanma yoluna giden herhangi bir markaya şu an için rastlamadım ancak olursa, ki, özellikle turizm sektöründe bulunan markalar açısından oldukça yararlanılabilir bir uygulama olduğunu söylemek mümkün. Bu uygulamadan, havayolu şirketleri, turizm şirketleri, turlar yararlanabilir. Seyahat edilen yerlerden canlı yayın yaparak, ülke ve/veya bölge, kısaca iç ve dış turizme oldukça katkıda bulunabilirler.

Aynı durum müzik sektörü için de geçerli olabilir. Sanatçıların konserleri, bir beste üzerinde çalışırken görüntülerinin anlık olarak yayınlanması vb. gibi durumlar üzerinden, kişisel markalama çalışmaları yapılabilir. Aynı zamanda radyo programları için de kullanılabilir bir uygulama ve tabiki bunu farkeden başarılı bir isim elbette var, Yasemin Şefik.


Yavaş yavaş kişiler ve markalar için kullanılmaya başlanacağını ve hatta devamının geleceğini düşündüğüm, oldukça zevkli bir uygulama.

Bekleyelim ve görelim. :)


Görüşleriniz, tüm beğeni ve eleştirilerinizi, varliknihan@gmail.com adresine iletebilirsiniz. :)

Twitter üzerinden iletişime geçmek ister iseniz, @NihanVarlk adresine hepinizi beklerim. :)

Sevgiyle kalın,
Nihan.











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder