31 Ocak 2016 Pazar

Okların İşaret Ettiği İsim: Justin Bieber

Uzun bir aradan sonra yine buradayım. Markalama ve markalama üzerine güncel konular hayatlarımıza bir şekilde nasıl entegre oldukları, yaşam biçimimizi, bizi, tavırlarımızı hal ve hareketlerimize neyin hatta nelerin nasıl yansıdığını da ele alacağım ilerleyen günlerde... Ve tabi ki niyetim yazmayı bu kadar uzun süre bırakmamak...

Kişi markalaması üzerine daha önce bir yazı paylaşmıştım. Hatta kendi yazdığım tezimi çürütmüştüm lakin evet bakış açısına göre yazdıklarımda haklılık payı mutlaka var. Ancak gelelim ve görelim ki şu anda hatta günümüzde durum pek de öyle işlemiyor. Takipçileriniz hayranlarınız neredeyse onların baktığı yerde olmanız şart.

Bu yüzdendir ki, tezimde ele aldığım kişi markalarını kütüphanede tutmak yerine, burada sizlerle elimden geldiğince kısa fakat etkili bir şekilde paylaşmaya ve aktarmaya çalışacağım. Dolayısıyla kaynaklara yeni kaynaklar eklenmiş ve sadece bir ya da iki tanesini alıntı yaptığım konuya göre belirteceğim. 

İlk kişisel markamız; Justin Bieber. "Haydi canım yok artık sende saçmaladın" diyen kafa sesinize lütfen susmasını söyleyin. Bizi de zaten hep o kafa sesi engellemiyor mu? Tıpkı benim bir müddet yazmayı bırakmam gibi.. Neyse, konumuza dönersek okların işaret ettiği isim Justin Bieber.

Youtube'a yüklediği videonun aşırı ilgi görmesi ve bu arada "hamurunda starlık" olan bu çocuğu Scoot Braun'un keşfetmesiyle  Justin Bieber bir anda hayatlarımız içerisine dalıverdi. Fakat önce şunu bir hatırlayalım marka neydi? Amerikan Pazarlama Birliği (AMA)'nin tanımıa göre; " ‘Marka; bir isim, terim, işaret, sembol ya da diğer göstergelerin bir satıcının ürününü diğerlerinden ayırt edici nitelikte olmasıdır."  İşte hatta kendisine şöhret kapılarını aralayan videosu... Hatta "kidrauhl" Youtube hesabında eski ve yeni olmak üzere videolarını da paylaşmaya devam ediyor diye de bir dipnot düşeyim. 



Ancak kişisel markalama bundan daha da farklı adımları içerisinde barındırıyor. Daha mini minnacık bir çocuk iken, "Baby" şarkısı ile hayatımıza nüfuz etti. Sesinin kız sesine benzetilmesinden tutun da, tarzından, kıza benzetilmesine kadar alay edilebileceği ne kadar özelliği varsa -kendilerince- hepsini bir silah olarak teker teker kullandılar. Ama önce bellekleri tazelemek adına, Ludacris'in desteği ile "Baby" şarkısını bir kez daha dinleyelim. Hatta biraz dikkatli izlerseniz klipte Drake'in de yer aldığını görebilirsiniz. ;)


Dahası bu şarkı beğenilmedi, alay edildi. İtiraf edeyim ilk duyduğumda şarkıyı paylaştım "çok iyi" diye, hatta bıkana kadar da dinledim. Kişi, etraftan duyduklarını -öyle olmasa bile- daha çabuk kabulleniyor sanırım. Üçüncü kişi etkisi dediğimiz olay tam da burada gerçekleşiyor. Sadede gelirsem, şarkıyı bir müddet sonra gizli gizli dinlemeye ve hatta Justin Bieber konuşulan ortamlarda susmayı tercih ettim. O zaman bir "Belieber" mıydım? Hayır. Peki şimdi? 

Sonra ne oldu şarkı tıklanma rekoru kırdı fakat yine de alay edenler, bu işi başaramadığını beceremediğini söyleyenler hep oldu. Halbuki bu düşünceler, bu düşünceleri dile dökenlerin kendi sınırlarından ibaretti. Kendilerinin yapamadığı şeyleri, başkaları da yapamaz diye düşünüp, çat çat yaftalamaya devam ettiler. Kendilerince... 

Hayatımıza dahil olduğu ilk andan itibaren o kadar çok iyi veya kötü yönde hakkında konuşulmaya başlandı ki, bir yandan ondan nefret eden bir kutup ortaya çıkarken; bir yandan da kendisine inanan ve her daim arkasında duran "Belieber"lar ortaya çıktı. Yani artık Justin Bieber'ın her defasında onlara sevgisini dile getirdiği bir  sanal topluluğu hatta tabir-i caizse sanal ve birbirine görünmez ağlarla kenetleniş sanal bir ordusu bulunmaktaydı. 

İster sevin ister sevmeyin, o miniminnacık hayatını kitap bile yapıp, şak diye önümüze de koyuverdi. Yani kendisi ile ilgili neler denildiğine değil; "şimdi ne yapabilirim"e odaklandı.


Bir de elimizde, Justin Bieber’in konser görüntülerinden oluşan ve belgesel tarzı çekilmiş "Never Say Never" isimli 3 boyutlu filmi bulunmaktadır. 2011 yılında kendisini ortaya çıkarak bu film IMDB'de çok fazla bir etkiye sahip olmasa da elde ettiği gişe hasılatı dudak uçurtan cinstendir diyebiliriz. Burada da şarkıyı dinleyebilirsiniz.




Yine konumuza daha sözlüksel bir yaklaşımla bakacak olur isek; marka, kişilerin zihninde var olan çağrışımların tümünden oluşmaktadır. Bir marka ne kadar çok çağrışıma sahip ise, o kadar güçlü bir marka olduğu yönündeki kanaat giderek güçlenmektedir. Yani yetenek skalanız ve yaptığınız işler ne kadar çok olur ve çok olduğu anlamda da kendi markanızla uyumlu olur ve en ufak bir çağrışımda akla siz gelirsiniz, işte o zaman olmuş demektir. Mesela, Rihanna deyince aklıma Puma, Mac, Dior gibi markalar geliyorsa ve Dior deyince "aa evet Rihanna" diyorsanız, durum aslında yerini bulmuş demektir. 

Hayranlarınız nereye bakıyorsa, sizde orada olmalısınız demiştim biraz önce... İşte tam da bu noktada sosyal medya bu işin neresinde?  

Sosyal medya aracılığı ile bir nevi müzik dünyasına adım atan Bieber, bu mecranın nimetlerinden en iyi şekilde yararlanmayı bilen ve bu anlamda bu mecra üzerinde marka haline gelmiş, kendisi ile hayran topluluğu arasında oldukça güçlü, sıkı ve dünyayı etkileyecek şekilde sıkı bir bağ kurmayı oldukça başarılı bir şekilde sağlamıştır. 

Hatta sizi şimdi biraz da şöyle alalım ve "One Time" isimli şarkısı için en yaratıcı videoyu yapan hayranı ve bir arkadaşının da kendisi ile tanışma fırsatı yakalayacağı ve Youtube üzerinden duyurusunu yaptığı videoya bir göz atalım. Demek ki marka olmak için öncelikle hayran topluluğunuzu her daim heyecanlandırmak ve sizin kendinizin onların "evi" olduğunu hissettirmeniz oldukça önemli... Kısaca şunu söyleyebilir miyiz? Gerçek marka, güvenli olanın riskli olduğunu bilir. Yani korkmayın, farklı yoldan gitmek size bir şey kaybettirmez.




Sadece sosyal medyada yaptıkları ile gündemde olmadı aynı zamanda sosyal medyada yayınlanacak işlere imza attı. Bir nevi kendi kariyeri gittikçe sağlamlaşırken, hem hayranları arasındaki bağ hemde dijital imzasını güçlendirecek işlere imza attı. Hayranlar... Justin'in hayat damarlarından biri. O da bunun değerini oldukça iyi biliyor.

Dansa karşı yeteneği var ve bunu artık ön plana çıkarmaya başladığını dile getirmiştim. E hem hayranlar hemde dans ve de Justin Bieber... Neden üçü de bir arada olmasın? Elbette olur. İşte tam da bu noktaları öyle güzel bağladı ki, kısacık bile olsa hayranlarını bir kez daha fethetti. . Demek ki dijital izin yanında, kendi varlığınızı da onlara hissettirmeniz gerekiyor. Her zaman size ulaşabileceklerini ve onların yanınızda ne olursa olsun bilmeleri gerekiyor... "Belieber'lar" ortaya çıkarıyor isek; önce onları kendimize inandırmamız lazım. 

"Belieber" açılımı; Justin Bieber'ın Believe adlı albümü ve soyadının harmanından oluşuyor. Yani işin hem Justin hem de inanmak yanı olunca, markanıza uygun şekilde davranmanız gerekiyor. 




Olaya siyaset açısından yani ülke veya örgütler olarak (AB, NATO, BM gibi.) baktığımızda, aslında kişisel markaların da toplumlar ve olaylar üzerinde önemli bir etkiye ve  güce sahip olduğunu söyleyebiliriz. Hem de tarihi daha fazla geçmişe dayanan örgütlerden çokça bir biçimde... 

Bunun en iyi örneklerinden biri olarak şu örneği verebiliriz;  Justin Bieber sadece kendisi değil aynı zamanda “Belieber” olarak hitap ettiği hayranlarının da desteğini alan sosyal sorumluluk kampanyalarına imza atmıştır. On sekizinci doğum günü için kendisine hediye göndermek isteyen hayranlarına Twitter hesabı üzerinden seslenerek, kendisine hediye gönderilmesi yerine dünyanın temiz su ihtiyacına dikkat çeken ve dünyanın her bölgesine temiz içme suyu ulaştırmayı hedefleyen Charity:Water’a kendisi adına 18 Dolar bağışta bulunulmasını rica eden bir tweet atmıştır ve yirmi dört saat içerisinde binlerce tweet atılarak, sanatçının hayranları Twitter’da dünya rekoru kırılmasını sağlamıştır. 

Tabi sadece sosyal medya üzerinde değil aynı zamanda kendisine katkı sağlayacak ve ayrıca yine bir marka değeri ekleyecek bilinen ve tanınan markaların yüzü olarak da karşımıza çıkıverdi bir anda... A kişisi veya B kişisi bir markayı üzerinde taşısa evet belki beğenebilirsiniz ancak onu gidip çılgınca tüketmek aklınıza gelmez veya "Aaa bunu mutlaka almalıyım! Aman Tanrım inanamıyorum!" diye çıldırmazsınız. Ancak iş Justin Bieber'a gelince, dergi kapağına verdiği pozlara kadar konuşulmasını sağlayabilirsiniz. 

Kendisi, ünlü markalar Calvin Klein ve Adidas’ın yenilikçi markası NEO’nun yüzü olmuştur. NEO markası Justin Bieber ve hayranlarının içinde bulunduğu hazırlanan tanıtım videosunda marka yüzünün hayran kitlesini de unutmayarak “We Will Always Be Beliebers” sloganını kullanmıştır. Yani her adımında kendi sanal ordusunun farkında ve onların duygularına hitap edecek şekilde ilerlemiştir. Kendisini onlardan ayırmayarak, hatta onlardan farklı olmadığını ve  bir aile olduklarını hissettirmeye özen gösterdi. 






Calvin Klein’ın marka yüzü olmasının belirginleşmesinden sonra, Justin Bieber marka için adeta bir kaldıraç görevi üstelenmiş ve  Calvin Klein resmi Twitter hesabının takipçi sayısı 3.6 milyona ulaşmıştır. Kampanyanın #mycalvins hashtag’i ilk 48 saat içerisinde 1.6 milyon mention’a ulaşmıştır. Burada Justin Bieber’ın bir araya geldiği marka için ne kadar önemli bir etkiye ve kaldıraç gücüne sahip olduğunu söylememe gerek yoktur diye düşünüyorum. 

Eh tabi imaj değiştirirken, bir yandan büyüdüğünü de kanıtlamak zorundaydı. O yüzden ailemizin"sevimli ve efendi" çocuğu imajından çıkıp, bir anda bambaşka bir şekilde hayatımızın odak noktası oluverdi. Alkollü araç kullanma, kefaletle serbest bırakılma, ABD’de istenmeyen kişi ilan edilmesi, madde kullanırken yakalanması veya bu fotoğraflarını Instagram hesabından paylaşması yoğun tepkilere sebep olsa da yine bir şekilde gündemin tam ortasındaydı. 

Justin Bieber’ın marka yüzü olmanın ve sanatçı kişiliğinin yanı sıra aynı zamanda girişimci kimliği de konuşturdu ve kendi markasının altında çıkardığı Girlfriend, Someday ve The Key olmak üzere üç ayrı parfümü hayranlarının beğenisine sundu. Her genç kızın rüyası olduğunu gayet iyi bildiğinden, reklam filminde de hedef kitlesinin "benlik imajı"na öyle bir nokta atışı yaptı ki, hayallerinize kilit vurmayın diyecek kadar da onları cesaretlendirdi... Hatta parfümün kısa filmi bile var. Ancak burada kısa reklam filmine yer vereceğim.

Hayallerinize kilit vurmayın, isterseniz hepiniz Justin'in kız arkadaşı olabilirsiniz, tabi parfümü kullanmak suretiyle... ;)





Hatta öyle ki Girlfriend parfümünün jingle'ı, kendi şarkısı "Boyfriend" oldu. Win win mantığı ile hem parfüm hem de şarkı kazandı. Şarkı içerisinde yer alan "Sen bu parfümü kullandığın sürece, ben senin erkek arkadaşınım ve seni asla yalnız bırakmayacağım" mesajını da "Girlfriend" isimli parfümü ile bağdaştırarak hayranlarının beğenisine sundu. Burada ilgili reklam filmini de ayrıca bulabilirsiniz. Reklam gibi reklam... Ne göze batıyor ne de "olmamış" diyebiliyorsunuz. Mükemmel bir harman, gayet zekice...





Gelelim sosyal medya üzerindeki etkisi ve sosyal medyayı nasıl kullandığına...Yukarıda da bahsettim ancak, topluluk üzerinde ne kadar etkili olduğuna dair en sağlam örneklerinden birini paylaşacağım şimdi sizlerle...

Günümüzün en önemli sosyal ağlarından biri olan Twitter üzerinden sadece bir tweet atarak NBA’deki oylamalara direkt olarak etki etmesi oldu. Toronto Raptors’ta forma giyen Kyle Lowry’i işaret eden bir tweet atmasıyla beraber, atılan bu tweet 48 bin 680 kez retweet edildi ve hayranları NBA All-Star oylaması için Twitter, Facebook ve Instagram’dan oylamaya katılarak Kyle Lowry’nin oylamada öne geçmesini ve All- Star’da ilk 5 içerisinde oynamasını sağladı. 

Burada sadece bir kişiyi hiç olmamış gibi, hiç yapmadığı bir şey yokmuş gibi göstermeye çalışmıyorum. Sadece gerçekten olana dikkat çekmek niyetim. Bunların her biri gözünüzün önünde oldu bitti ve hala da olmaya devam ediyor. Sadece biraz daha ön plana çıkarıyorum hepsi bu. 

Son albümü "Purpose" ile müzik listelerini alt üst etmeye başladı ve hatta albüm kapağından, içinde yer alan şarkılara kadar merak konusu oldu. Evin uslu, sonrasında yaramaz çocuğu yerini; karakteri, duruşu tarzı oturmuş ve kendini bulmuş bir "Justin" imajına bıraktı.



Yeni imajı ile beraber, yeni bir tarza da büründü ve "What Do You Mean" şarkısı ile Billboard Hot 100 listesinin zirvesini gören en genç erkek sanatçı olarak Guinness Rekorlar Kitabı'na girmeyi başardı. Sadece kendisi değil aynı zamanda "What Do You Mean" isimli şarkısı da bir gün içerisinde online olarak en fazla dinlenen şarkı olarak ayrı bir rekor elde etti.


Hatta kendi zaferini de sonrasında attığı tweet ile perçinledi ve Adele'in de rekorunu elinden kapmış oldu. Ve hatta bana göre yeni albümü ile müzik dünyasına adımını atar atmaz "Müzik listelerinin sıralamasını ben belirlerim, siz beni takip edersiniz" dedi.





Bu arada tabi ki yine sosyal medya üzerinde aktif rol almaya devam etti. Hayranları ile olan bağını her fırsatta sıkı tutmaya ve onlar ile yakın temas halinde kalmaya özen gösterdi, hala da gösteriyor. Yakın temas artık bir hayranı Retweet etmek veya onun tweetini alıntılamak olarak geçiyor çünkü artık herkes birbirine dijital parmak izi ile dokunuyor. Ve bu noktayı belki de jenerasyon farkının sağladığı önemli bir avantaj olarak Justin Bieber çok da iyi kullanıyor. Hemen bir örneğini paylaştım bile;


Bir dünya turu bileti ardından o tweet içerisinde kendisinden bahsedilmesi ve RT'lemesi sonucu hayranına dünyaları bir kez daha veren Justin Bieber... Daha detaylı incelemek isterseniz: https://twitter.com/beachyyyv/status/680560492390174720

Dahası Instagram'da bir kızın fotoğrafını beğenip, kendi Instagram hesabında kızın kim olduğunu sorması üzerine, hayranları tarafından ışık hızını sollayacak şekilde kızın kim olduğunun bulunmasını ve hatta konunun dünya gündemine oturmasını sağladı. Yani yine sosyal medya üzerinden yazılı ve görsel basına malzeme vererek, kendisi hakkında konuşturmayı başardı. 

E tabi ki "esas kız" bulunana kadar, kendisinin esas kız olduğunu iddia eden bir çok hayranı ortaya çıktı. Bir nevi Sindirella hikayesinin, günümüz versiyonu yazıldı. Esas kız dijitale kendisinden bir iz bıraktı ve Justin de bu iz üzerinden kızın peşine düştü. 


Kendisine yeni bir dünyanın kapılarını açan "kidrauhl" Youtube kanalını unuttu mu peki? Elbette hayır. Burada "Sorry" isimli parçasının akustik versiyonunu alışılmışın dışında bir video ile paylaşmakla kalmayıp hem de kendi yeteneklerini ortaya çıkaran bir şekilde hayranlarına sunmayı tercih etti.



Justin Bieber öyle pek kolay silineceğe benzemiyor,silmeye çalıştıkça daha da fazla içe işleyen bir özelliğe sahip... Hatta kendisinden çıkarılacak binlerce ders bile var... Ta yolun en başındayken "Senden bir şey olmaz, sesin çok kötü" diyenlere şu an olduğu yerden öyle bir selam çakıyor ki, eminim ki kendisini hunharca eleştirenler bile, bunları dile getirirken ne kadar büyük bir fitili ateşlediklerini tahmin dahi etmiyorlardı.

Yaptığınız işe odaklanın, başkalarının ne dediğini değil, nerede olmak istediğinizi düşünün. Yani sadece kimse size inanmıyorsa bile, siz kendinize inanın. Siz inandıktan sonra kendinize çektiğiniz sınırlar bile kendiliğinden ortadan teker teker kalkmaya başlayacaktır.

Gandhi'nin de dediği gibi "Önce seni görmezden gelirler, sonra alay ederler, sonra seninle savaşırlar, sonra sen kazanırsın." Şu an Justin Bieber bu sözün dördüncü adımında...En azından benim gözlemlerime göre.

Kendine inanan, yapabileceklerini başkalarının sözleri ile sınırlamayan herkesin kazanması dileğiyle... Unutmayın, size söyledikleri her şey sadece kendi sınırlarından ibarettir. Başka bir açıdan bakıp ufkunuzu genişletmek isterseniz fikirlerine değer verdiğim Ayşegül Didem Doğan'ın yazısını da paylaştığım link üzerinden okuyabilirsiniz.


Son olarak Belieber mıyım orası bilinmez ama "Purpose" ile Justin'e daha çok kulak kesildim, bu bir gerçek. Albümün en sevdiğim ve Justin Bieber'ın, hayranı olduğum sanatçı Ed Sheeran ile birlikte seslendirdiği şarkısı ile de yazımı sonlandırıyorum.

Bir de unutmadan "Belieber'lara" bir selam çakıyorum. ;)

Sevgiyle kalın,
Nihan.







Kaynaklar:

Gary Vaynerchuk - Markanız İçin İnterneti Nasıl Kullanmalısınız?

Ceylan Yeginsu, Justin Bieber’s Birthday: Fans Break Social Media World Record on Twitter, Yayın Tarihi 1 Mart 2012, Erişim Tarihi 12 Mayıs 2015.

Adil Demirbuçuk, Justin Keşke ‘Arda’ Deseydi, http://www.hurriyet.com.tr/spor/basketbol/28045608.asp , Yayın Tarihi 25 Ocak 2015, Erişim Tarihi 12 Mayıs 2015.


http://hayat.sozcu.com.tr/justin-bieber-bu-kizi-ariyor-85765/











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder